16 Ağustos 2009 Pazar

Modern insana doğayı hafife almama rehberi 101

Bu yaz geleneksel sabahlamalarımdan birini daha yapmanın son demlerindeyken "Buğday mı Nefes mi?" postundaki parçayla karşılaştım ve duduk sesi dinlemeyeli ne kadar uzun zaman olmuş, onu farkettim. Erkan Oğur'la Djivan Gasparyan'ın Fuad albümünü mp3çalarıma ekleyip vurdum kendimi dışarıya.. Zaman mefhumum pek yoktur ama 6.30 gibi çıkmışım sanırım.

Sabahları koşmaya çıkardım bazen, bazen de sabah kalkmaya üşendiğim için akşamları koşardım :) Ama bu kez farklı bir halet-i ruhiye'ye büründürdü bahsi geçen albüm. Başladım yürümeye sahile inip de..


Bu gördüğünüz resimdeki yer bizim yazlık. Çağdaş'a teşekkürler :) O kadar güzel bir yürüyüş oldu ki benim açımdan, iki saati geçmiş sanırım kumsalda yürüdüğüm zaman =) Bu resimde gördüğünüz en sondaki buruna kadar yürüdüm. Başladığım yer de resmin çekildiği yerin bir 500 m ilerisi.. Google Earth'ten baktığım kadarıyla gidiş geliş 10-12 km ediyor.

Haziran'ın sonunda tatil planlarım o kadar farklıydı ki.. Daha 40 günlükken geldiğim ve her sene kaldığımın ilk haftasında canımın sıkılmaya başladığı yazlığımda bir ay vakit geçireceğimi hiç düşünmezdim. Tabi eve internetin bağlanmasının da bunda katkısı çoktur.. Uzun gezi planlarımı bir başka bahara erteledim ama bu yürüyüş gibi bazı şeyler sayesinde, bu ertelemelerin bende zerre pişmanlık uyandırmadığını söylemem yanlış olmaz herhalde.

Yürürken gözüme çarpanları yazayım dedim, bir nevi modern insana doğayı hafife almama rehberi kıvamında. Buyrun efendim, başlayalım:
  1. Elektrik tellerinde kuşlar görürsünüz. 220 Volt geçer ayaklarından ama zerre zarar görmez minnacık bedenleri. Yüksek gerilime dayanmak istiyorsanız bazı ortamlarla ilişkinizi kesmeniz şart!
  2. Yol aldığınızın farkına varmak için ilerilere bakmanıza gerek yok, hareket halinde olduğunuzu ancak adımlarınıza ya da gölgenize bakarak anlayabilirsiniz, en hızla değişen onlardır çünkü.
  3. Sahiliniz kumsa, dalgaların vurduğu ıslak kısımdan yürüyorsanız, enfes bir yürüme yolu vardır: dalgaların yeni çekildiği (yani henüz hala ıslak) ama bir yandan da güneşin tam olarak kurutmadığı sınır.. Islak yerde kum çabuk gömülür, yorar sizi.. Kuru yerde de kum kuraklığından dolayı taşıyamaz çoğu zaman bedeninizi.. Bu ikisinin ortası işte, tam sınır.. Yürüdüğünüz yolu iyi seçin ki batmayasınız.
  4. Yolda gördüğünüz balıkçılara selam verin. Onlar duymamış olsa da siz selamınızı verin; iyi niyet sizden çıkmış olsun bir kere..
  5. Köpeklerden korkmayın. Onlarla iletişmeye çalışın. Siz bir köpekten korkuyorsanız o da sizden korkuyordur muhtemelen. Siz onu itaat ettirmeye çalışmadıkça o da size isyan etmeye çalışmaz.
  6. Zor durumda kalan ters dönmüş bir böceğe, her ne kadar o sizi korkutuyorsa, her ne kadar ondan tırsıyorsanız da yardım edin, düz çevirin. Böyle anlarda ancak anlayabilirsiniz bazı korkularınızın ne kadar yersiz olduğunu..
  7. Bilmediğini şeyden korkarsınız. Korkmamak için öğrenmeye çalışın!
  8. Kara sinekler beyaz tişörte çok gelir. Siz tişörtten arındırmaya çalışsanız da gelirler. Sadece yolunuza devam edin ve sineklerin kaynağından uzaklaşın (artık dere midir nedir, her neyse). Üzerinize yapışan pisliklerden kurtulmanın yolu, onların kaynağından uzaklaşmaktır.
  9. Yola çıktığınızda yolculuğun tadını çıkarın, varacağınız yeri düşünürseniz yol da yolculuk da çekilmez olur.
  10. "Dönerken daha yorgun olucam, güneş daha tepeye çıkmış olacak, hava da ısınır" gibi kaygılarınız olmasın, dönerken varmak istediği yere ulaşmış insan olmanın kıvancıyla bütün bunların üstesinden geliyor olacaksınız. Yüzünüzdeki mutluluk da cabası.
  11. Vardığınız yere izinizi bırakın ya da ordan bir hatıra (taş olur, midye olur) alın. Madalya gibi düşünün bir nevi, "madalyanızı" kaybetmiş olsanız bile o an'ı hatırlayacaksınız.
  12. Köpeklerle anlaşabilmenin bir yolu da onlara saygı duymaktır. Onların tecrübelerine güvenin, ne de olsa bizden hızlı yaşlanmakta/gelişmektedirler..
  13. Bu yazdıklarımdan hatırlayabildiğiniz kadarını düşünüp tartın, keza ben de sadece hatırlayabildiğim kadarını yazdım.

0 tatava: